Satürn’ün ayındaki hidrotermal menfezler: ‘Hayat barındırıyor olabilir’
Michelle Star*
Satürn’ün buzlu ayı Enceladus’tan büyük miktarlarda saçılan gizemli silika parçacıkları, ayın ev sahipliği yaptığı küresel okyanusun tabanında ısı deliklerinin var olduğuna dair güçlü yeni kanıtlar olabilir.
Yeni bir analitik modelin ortaya koyduğu gibi, ayın çekirdeğinden yayılan iç ısı, aynı zamanda çevredeki sulara ısı salan derin deniz hidrotermal menfezlerinden atılan silika parçacıklarını taşıyan okyanus akıntıları yaratıyor. Bu, yabancı bir okyanusun tabanlarında, yabancı bir gezegende oluşmuş olabilecek yaşamın varlığının somut olasılığını gösteren dikkate değer bir bulgudur.
CASSINI ARAŞTIRMA UYDUSU TARAFINDAN TESPİT EDİLDİ
Cassini araştırma uydusu, Satürn’ün yörüngesinde yıllarca dolaşıp gezegeni incelerken beklenmedik bir bulguya ulaştı. Gezegenin kapsamlı halka sisteminin en dıştaki ikinci halkası olan E halkası, su, amonyak ve karbondioksit buzları ile birlikte mikroskobik silika parçacıkları bakımından zengindi.
Enceladus’tan gelen bu silika parçacıkları, Ay’ın kalın buzul kabuğundaki çatlaklardan fışkıran buz tüyleri şeklinde de tespit edildi. Bilim adamları, E halkasının bileşiminin Enceladus’un kayalık çekirdeğinden dağıldığını belirlediler. Parçacıkların kimyası ve boyutu, diplerde yüksek bir ısı kaynağı olduğunu düşündürür. Bununla birlikte, bu silika parçacıklarının Enceladus’un çekirdeğinden derin küresel okyanusa nasıl karıştığı ve buzdan tüy benzeri parçacıklar olarak nasıl atıldığı bir sır olarak kalıyor.
Enceladus gerçek bir mucizedir. Uydu, kalınlığı ortalama 18 ila 22 kilometre arasında değişen kalın bir buz tabakasıyla kaplıdır. Bununla birlikte, Satürn’ün yörüngesi tam olarak yuvarlak değil, eliptiktir. Bu, gezegene olan menzilinin, ortasındaki yerçekimi kuvveti gibi değişken olduğu anlamına gelir. Bu değişen yerçekimi, Enceladus’u gererek ve sıkıştırarak çekirdeğinin ısınmasına neden olur.
HİDROTERMAL BACALARIN BÜYÜK GÜCÜ
Yine de uydu, buzul kabuğunun altında 10 kilometreden daha derin bir küresel sıvı okyanusuna sahip ve çekirdekten yayılan ısı, oradaki suyun donmasını engelliyor. Bu aynı zamanda deniz tabanında hidrotermal menfezlerin, yani ısının Ay’ın içinden dışarı atıldığı çatlakların var olma olasılığını da artırıyor.
Önceki araştırmalar, Enceladus’un içinden yayılan ısının, Dünya’da gördüğümüze benzer şekilde okyanusta dikey konveksiyon akımları yaratmış olması gerektiğini öne sürdü. ABD, Los Angeles, California Üniversitesi’nden Ashley Schoenfeld liderliğindeki bir grup gezegen bilimcisi, Enceladus’ta meydana gelen silika taşınımını anlamak için bu akımları içeren bir model tasarladı.
Schoenfeld, “Ocakta bir tencere kaynatmak gibi” dedi. Gelgit sürtünmesi, yükselen ılık su akımları yaratan okyanusa ısı katıyor.”
Schoenfeld, “Araştırmamızın ortaya koyduğu şey, bu akıntıların deniz tabanından maddeyi alıp okyanusu uzaydan ayıran buzul kabuğuna taşıyacak kadar güçlü olduğu” dedi. kanal işlevi görevi görebilir. “Enceladus, zeminlerde gizlenenlerin ücretsiz örneklerini bize sağlıyor.”
Elde edilen sonuçlar çok heyecan verici. Daha önceki araştırmaların ortaya koyduğu gibi, Cassini tarafından Enceladus’tan gelen dumanlarda tespit edilen silika ve diğer elementler, hidrotermal menfezlerde ve çevresinde bulunanlarla tutarlıdır.
HAYATA SAHİP OLABİLİRLER
Kendi gezegenimizde, güneş ışığının ulaşamayacağı derinliklerde bile, hidrotermal menfezler yaşamla dolup taşıyor. Ekosistemlerin tümü, güneş ışığına dayanan daha yaygın fotosentetik işlemler yerine, güç üretmek için yüksek sıcaklıklarda etkileşime giren elementlerden gelen kimyasal yansımaları kullanan ‘kemosentetik’ bir besin ağı üzerinde var olur.
Bu, astrobiyologların Enceladus gibi buzlu aylarda, Güneş’ten son derece uzak olmalarına ve okyanus tabanının hayat veren güneş ışığını asla almamasına rağmen yerleşimin olabileceği varsayımına yol açtı.
En son araştırmalar, Enceladus’ta hidrotermal bacaların olup olmadığını ve yaşam varsa, buzu delme zahmetine girmeden tespit edebileceğimizi gösteren, giderek artan kanıtlara katkıda bulunuyor. Birçoğu şu anda incelenmekte olan yörünge veya yüzey araçlarından biri, uydunun buzlu yüzeyindeki biyomolekülleri tespit edebilir.
Loyola Marymount Üniversitesi’nden gezegen bilimci Emily Hawkins, “Tasarladığımız model, okyanustaki ‘konvektif türbülansın’ hayati besinleri deniz tabanından buzul kabuğuna başarıyla taşıdığı fikrine daha fazla destek sağlıyor” dedi.
Bu farklı bir fikir.
* Science Alert’te Gazeteci
‘Communications Earth & Environment’ bilimsel dergisinde yayınlanan yepyeni makale Science Alert’ten alınmıştır. (Çeviri: Tarkan Tufan)